Fir Ajans

KAHRAMAN KÖPEK BALIM

2010 yılının Ocak ayı... Ankara beyaza bürünmüş her yer bembeyaz kar... Nasıl da soğuk... Göründüğü kadar masum değildir Ankara’nın beyazı... Sabahın en erken saatlerin de nasıl ayaz vurmuş Ankara'nın sokaklarını caddelerini... Kapının önünde üzeri karla kapanmış evsiz barksız bir köpek... kirpiklerine kadar kar yağmış. Donarak ölmüş mü yoksa? Hiç kıpırdamıyordu. Usulca yaklaştım. Başında ki karları çıplak ellerimle temizlerken ellerimin üşüdüğünü hissetmiyordum... Kalbim acıyordu... Gözlerimden akan o ılık gözyaşlarım, yanaklarımdan süzülüp o karla kaplı, kapalı gözlerin kirpiklerine düştü... Sonra yavaş yavaş kıpırdadı o kapalı göz kapakları, ölmemişti... Yaşıyorsun, yaşıyorsun diye attığım, o kulak çınlatıcı çığlıklarım daha dün gibi kulaklarımda... Açılan göz kapaklarının ardında ki o bal renkli gözler... Bir çift göz nasıl bu kadar anlamlı ve derin bakabilirdi? Ama ben gözce konuşmayı biliyordum...Yıllar yıllar önce; taa çocukluğumda ilk köpeğim olan, Alex den öğrenmiştim gözce konuşmayı...

Küçük bedenini kucakladım. Eve götürdüm. Kucağım da titriyordu. O kadar üşümüştü ki. Ankara'nın Ocak ayı gecelerinden biriydi ve o gecenin tarifsiz ayazına inat; üzerine lapa lapa yağan kara inat; küçük bedeninde ki büyük yaralarına inat; sabahın gün ışığına uyanmıştı. Bundan daha muhteşem ne olabilirdi. Madem o küçük, hasta, yaralı, zayıf bedeni o dondurucu soğuğa meydan okudu. Madem o yaşamak için savaşıyor. Madem o beni seçti. Karşıma çıktı. O zaman artık yol arkadaşım, küçük dostum, o benim kızım o benim “Balım”ımdı. İsmini bal gözlerinden alan Balım...

Önce Balım’ın bedenindeki yaraları iyileştirdik. Ardından asıl zor olanı, kalbinde ki yaraları. İnsanlara olan güvensizliği, insanlardan kaçması, korkması o korku anında altına kaçırması. Biz onunla gözce konuşuyorduk. O anlatamasa da ben biliyordum ki Balım hor görülmüş, dövülmüş, taşlanmış, aç kalmış, susuz kalmış, iliklerine kadar üşüdüğü çok gece olmuştu. O anlatamasa da ben görüyordum gözlerinde tüm bunları... Kim bilir daha kaç Balım vardı sokaklarda... Ve hepsinin insana ihtiyacı olan… Madem karışma çıktın. Madem yol arkadaşın beni seçtin o zaman rehber sensin Balım... Bundan sonra hep birlikte başka başka balımlar için mücadele edeceğiz. Gözümüzün gördüğü hiçbir masum dilsiz açlıktan, susuzluktan, ayaz gecelerde soğuktan donup ölmeyecek. Uzun upuzun bir yola çıktık. Rehberimiz balımdı. Balım Patiliköy’ün kahramanıdır. O bize rehberlik etti... Onun sayesin de binlerce balımı doyurduk, kurtardık. Yüzlerce balımı ise Patiliköy çatısı altında ömürlük evlat edindik. Balım 10 yıl önce hayatımıza girdi.

Zaman içerisinde, anladım ki Balım kendisi için gelmemiş hayatımıza. O sokaklarda, ormanlarda, dağ başlarında, açlıktan, soğuktan, hastalıktan, dövülerek, işkence çekerek acılar içinde sessiz sedasız bu dünyadan göçüp gidenler için gelmiş... İşte ondandır balımın isminin başına kahraman gelir. Ve işte ondandır; kurtardığımız evlat edindiğimiz her hayvanın göbek adının balım olması. Dünyada ki tüm masumlar, dilsizler, tüm balımlar mutlu yaşasın diye tüm çırpınışımız... Dünyayı Patiliköy’ler sarsın... İnsanlık merhamete bürünsün diye tüm uğraşımız. Şimdi kalkıp ta nasıl anlatılır özetle dolu dolu geçen koskoca 10 yıl. Kaç kitap yazar bu YÜREK BALIM’a dair, PATİLİKÖY’e dair… HER CANLININ YAŞAM HAKKI KUTSALDIR.

Canan & Volkan KOÇ